Artık radyonun başında olan adamı önemsemedim. O gün telefon edip yüzüm kızararak o kızgınlıkla, o yaşıma kadar hiç  söylemediğim sözleri sarf ettim. Sonra bir duydum ki, o gün radyoda olan adama bir tek ben kızmamışım.  Başkaları da telefon etmiş. Sonra radyoya bir kadro daha verildi. Adam yöneticileri kafaya almış, karısını işe aldırmış.

 

Bizim insanlarımızın hiç beğenilmeyecek bir huyu var: kötü birisini sahiplenme huyu.  Adamı sağcılar sahiplendiler.  Derken milletvekili adayı da gösterdiler. Adam orada burada hava atıyor. “Ben ekonomistim, İngiltere’de mastır yaptım. Bütün sağcıları inandırdı. Adam neredeyse milletvekili seçildi, seçilecek. O zamanlarda Yorum Gazetesi’nin başında Ömran Baran var. Bir araştırma yaptırdı. Adamın kimliği ortaya çıktı.  Adam ortaokulu bile bitirmemiş.  Haber, Yorum Gazetesinde çıktı.  Avusturalya gazetelerine geçti. Adam milletvekili seçileceği partiye de yalan söylemiş, ben ekonomistim diye. Parti de “yalancı” diye onun adaylığını geri çekti. Sonra radyoda da tutunamadı.  Türkiyeye kaçtı.

 

O günden sonra Sydney’deki radyomuza yeni elemanlar geldiler. Zaman zaman çok güzel programlar yaptılar.  Zaman, zaman çok eleştiri aldılar. En çok eleştirenlerden birisi benim.  Beğendiğim zamanlar da telefon edip teşekkür ediyorum. Bir gün kalemi, kağıdı elime aldım, yine eleştireceğim.  Yahu dedim her halde bu radyoda benim bilmediğim bir şeyler var.  Dur hemen eleştirmeyeyim, önce telefon edip konuşayım. Telefon ettim, hanımlardan birisi çikti, çok samimi bir şekilde dedim ki: “Benim sizin radyoda herhalde bilmediğim bir şeyler var. Sizin istediğiniz bir günde sizin istediğiniz bir saatte her hangi bir yerde buluşup konuşalım”. Olur dediler. “Siz bize telefon numaranızı verin, biz sizi arayalım”.  Sonra kimse aramadı.

 

Şimdi ben bundan iki şey çıkarıyorum. Zannediyorum diyorlar ki “nasıl olsa biz bu kadroyu ele geçirmişiz, bizi burdan kimse oynatamaz”.  Veya “adam sen de, zaten bu işten yıldım, ne olursa olsun”.

 

Şimdi radyomuz için insanlarımızdan duyduklarımı anlatayım. Bunların içinde katıldıklarım da var, katılmadıklarım da. Belli günlerde tolkbek programları yapılıyor.  Programın bitimine yirmi dakika kala bizi arayın. Fakat programın bitimine on dakika kalıyor. Spikerimiz kendini kaptırmış, konuşuyor.  Konuşma sırası verilen insana zaman mı kalıyor.  Sonra da sıkıştırılıyor:  “Toparla konuşmanı, sizden sonra bir kişiye daha sıra vereceğim”.  Böyle yapacaklarına en iyisi kaldırsınlar bu programı, yöneticilerini de tolkbek yapıyoruz diye aldatmasınlar.

 

Bu söylenenlere tamamen katılıyorum. Melbourne’daki arkadaşlar aşırı derecede kibarlaşıyorlarmış. Buna ben katılmıyorum. Benim için ne söylediklerini anlamam önemli, ister bunu aşırı derecede kibarlaşarak söylesinler, ister kibarlaşmadan.  Radyolarımızda her hangi bir ilerleme yokmuş.  Tamamen yanlış.  Çanak antenden dinlediğimiz radyolara kulak verin, Melbourne’daki arkadaşlar iyi.  Sydney’deki Radyomuz da düzeliyor.  Sadece teknik arıza oluyor.  Bu teknik arızaya çok kızıyorum. İdareci diye işe yaramayan bir sürü insan kocaman koltuklarında oturmaya devam ederken, bütçe kısıntısı diye teknisyenler işten atılırsa olacağı budur.

 

Ali Akbaba

 


Ana Sayfa | Son Sayı | Yazarlar | Dergimiz | Linkler | Avusturalya | İrtibat



Bu sitenin sayfa tasarımı Kalkadoon Design© tarafından yapılmıştır.
Ticari kaygılar güdülmemek şartıyla her türlü bilgi ve materyel,

bilginin paylaşimı bağlamında serbestce kullanılabilir.