Kültürel Sığlığın Mazereti

Levent efe

 

SBS sözcüğü Avustralya’da iki farklı çağrışım uyandırıyor. İngilizce’den başka dil duymayan, konuşmayan kesim SBS deyince sadece televizyonu anlarken, bizler gibi derdini birden fazla dilde anlatamayan kesim ise hem televizyon, hem de radyoyu anlıyor. Bizler her gün işimizi ögleden sonra saat üçte başlayacak olan radyo yayınına göre ayarlarken, kimileri de SBS’i sadece futbol ya da Kostak ablanın haberleri için çeviriyor.

 

Geçenlerde Turkish Report için görüştüğümüz Avustralya’nın Ankara Büyükelçisi buradan en çok neyi özlediğini sorduğumuzda tek bir şey söylemişti: SBS!. Kıymetini bilelim ya da bilmeyelim, bilmemkaç dildeki radyo yayını, dünyanın en ücra ülkelerinden filmleri, uçukluğu, marjinalliği, hoşgörüsü, toplumculuğu, ve bu ülkenin tüm nüfusunu en geniş bir şekilde kapsayan yayıncılık anlayışıyla SBS, Avustralya kültürünün en önemli köşe taşlarından biri. Ülkedeki her önemli kararın, hissedarları memnun etmek için holding toplantı masalarında alındığı günümüzde 80 milyon dolarlık bütçesi daha ne kadar dayanır, bilemeyiz. Ancak bir gün SBS gibi bir yayın kalmazsa eğer, inanın bu ülke iyiden iyiye çekilmez bir hale gelecek.

 

Avustralya’da SBS gibi bir kurumun neden varolduğunu tahmin etmek pek de güç olmasa gerek. Kraliyetten artık fazla yüz bulmamaya başladığı 50’li yıllardan sonra, nüfusunu farklı ırklardan insanlarla çogaltmaya mecbur olduğunu anlayan Avustralya’da bu değişime bir kılıf aranmaya başlanmış. Muhtemelen cevval bir bürokratın önerisi üzerine sözlüklere giren “çokkültürlülük” sözcüğü, aradan geçen onca yıla rağmen henüz toplum bilincine iyice yerleşememiş. Refah diyarına yüzlerce ülkeden insanlar gelip yerleşmesine rağmen, ırkçılığın hala yaşadığı, insanların birden fazla dil ögrenmeyi zul saydığı, Anglo-Amerikan dünyanın dışındaki her kültürün küçümsendiği Avustralya’da bu çeliskinin yarattığı vicdan azabının meyvesi ise SBS olmuş.

 

Evet, ticari televizyonların Amerikan, devlet televizyonu ABC’nin ise İngiliz yapımlarına tutsak olduğu günümüz Avustralya’sı, bu “tek-kültürlülüğün” vicdan azabını SBS gibi bir “çokkültürlü” bir kanal ile gidermeye çalışıyor. İşin içinde etnik toplum seçmenlerinin çantada keklik oyları da var tabi. Ancak genel anlamda SBS, Avustralya kültürünün Anglo-Amerikan dünya dışındaki dünyayı boşvermesinin bir mazereti olmuş durumda. Bütçesi çok daha büyük olan ABC altyazılı tek bir filim göstermiyormuş, kimin umurunda! Nasıl olsa o işler SBS’e ihale edilmiş. Ticari medya insanların kafasını Amerikan kültürüne ve oradan gelecek mallara şartlamış, ne çıkar.. SBS nasıl olsa ortalığa biraz renk katıveriyor..

 

Bana böylesine çarpık gelen bir durumda sivri laflar etmeden duramıyorum: SBS’in böyle ayrık otu gibi kalması Avustralya kültürüne yarardan çok zarar vermektedir. Kabahat tabi ki SBS’te değil, ötekilerde. Evet, belki on yıl, belki otuz yıl sonra hem ABC, hem de ticari kanallar dış dünyanın farkına varmalı, gerçek anlamda çokkültürlü yayınlara başlamalı ve bu sayede SBS gibi bir medya kuruluşuna gerek kalmamalıdır. Aksi halde SBS’in halen yaratmakta olduğu kültürel zenginliğin büyüsüne kapılan Avustralya entellektüel çevreleri, öteki televizyonlarda haberler ve footy dışında neredeyse tek bir yerli yapım kalmadığının farkına bile varamayacaklar. Medyada giderek artan bu sığlık pek de göze batmaz olacak.

 

Bizleri yakından ilgilendiren radyo ise daha farklı bir olgu tabi. Çokkültürlülük sırt sıvazlamasının ürünü olan SBS radyoları, etnik toplumlara kendi ayakları üzerinde doğrulana kadar destek olmak gibi bir işleve sahip. Yoksa her gruba ilelebet kendi dilinde yayın yapılması beklenmiyor herhalde. Bizler “aman ne güzel, dilimiz bu sayede yaşatılıyor” diye saf saf sevinirken, bu imkanın bize devlet ve onun bürokratları tarafından sağlandığını unutuveriyoruz. Bütçe olarak onların insafına kalmış olması bir yana, SBS radyoları etnik toplumların kendi dillerindeki yayınlarını belirli saatlere sınırlamak gibi de bir işlev görüyor. Yani, bizler haftada sekiz saat Türkçe yayın dinliyoruz diye sevinmekten, içinde bu kadar devinimi barındıran toplumumuzun haftada seksen saat yayına ihtiyacı olduğunu unutuyoruz.

 

Evet, SBS’in en sadık dinleyicileri durumundaki Türkiye kökenli toplumumuz kendi özel radyolarına ihtiyaç duyuyor. Aynen saplantısız, rengarenk  dergilere, iki dilde yayın yapan kaliteli gazetelere ihtiyaç duyduğu gibi. Her yaştan insanımıza hitap edecek, Türkçesi yetersiz gençlerin bile kendinden birşeyler bularak dinleyeceği, Avustralya’yı bizlere Türkçe dilinde yaşatacak, fıkır fıkır özel radyolar başlatmamız gerekiyor. Avustralya’da yüz yıl sonra Türkçe dili bozulmadan hala yaşiyacaksa, bu ancak özel radyolar sayesinde olacak. Yoksa şu an sadece birinci kuşağa hitap eden basılı ve elektronik medyamıza, belirli bir zaman sonra hiç mi hiç ihtiyaç duyulmayacak.

 

Bir müsibet, bin nasihatten iyidir derler. Türkiye’den o hep alıştıkları “bebek katili” edebiyatını SBS Türkçe yayınlarında duyamayanlar yıllardır veryansın ediyordu. Sonunda istediklerine kavuştular, kravatlı TRT televizyonu bizi burada da buldu. Bu sayede hepimiz hem SBS radyosunda TRT’den bile daha iyi bir Türkçeyi yaşattığımızın, hem de SBS televizyonunun ne demek olduğunun bir kez daha farkına varıverdik. İnsan elindeki kıymeti ancak bu durumlarda anlıyor.



yazının ingilizce cevirisi için...

 


Ana Sayfa | Son Sayı | Yazarlar | Dergimiz | Linkler | Avusturalya | İrtibat



Bu sitenin sayfa tasarımı Kalkadoon Design© tarafından yapılmıştır.
Ticari kaygılar güdülmemek şartıyla her türlü bilgi ve materyel,

bilginin paylaşimı bağlamında serbestce kullanılabilir.