Kızıldan Yeşile: Yurttaş-İşçi Birliği

Emet Değirmenci

 

Avustralya’da  Yeşil Politikaya işçilerin  ilgileri -yerel de olsa- taa 1960’lara dayanıyor ve New South Wales’de (NSW) böylesi bir işçi hareketi somut olarak yaşanmış. Gönül isterdi ki bu uyanış daha da yayılsın ve uzun soluklu olsun... Bu tarihi ve kayda değer hareketin nasıl geliştiğini sizlerle paylaşmak istiyorum. 

 

Kızıldan Yeşile İşçi Birliği

 

Bilindiği gibi işçi sendikaları genelde işçilerin daha fazla ücret alması ve çalışma  koşullarının iyileştirilmesi gibi ekonomik sorunlar temelinde çaba gösterirler. Oysa yaşam koşullarının iyileştirilmesini yalnızca ekonomik mücadeleyle sınırlandırmak olası değildir. Çünkü yaşam koşulu deyince işin içine doğrudan yaşam kalitesi giriyor. “Yaşam Kalitesi” ise içtiğimiz sudan, soluduğumuz havaya kadar herşeyi içeriyor. İşte Sydney merkezli “Kızıldan Yeşile İşçi Birliği” tam da bu noktadaki bir talepten ortaya çıkıp tarihin bir dilimine yerleşmiş.

 

Avustralya nüfusunun %90'ının kentlerde yaşadığı göz önüne alınırsa, yaşadığı ortamın sorunlarına herkes gibi işçilerin de sahip çıkması elbette gerekli. Evet... 1970’lerde İşçi Partisi içindeki çevreye duyarlı sendikalarda yeşil hareket ilgi görmeye başlıyor. Bu hareket belki yine işçi ücretlerinin artırılması ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi adı altında ortaya çikti ama bu kez dalga daha geniş kapsamlıydı.

 

Oysa hareketin tarihi daha da ötelere uzanıyor. Bu oluşum 1960’ların sonlarında şemsiye örgüt olarak “Yöre Sakinleri Eylem Grubu” adıyla NSW hükümetine karşı yurttaşların protestosunu bir potaya aktarmayı başarmıştı. 1968’lerde aynı sendika grubu, Aborijinlerin toprak hakkı ve ırkçılığa karşi olan etkinlikleri desteklemişti. Diğer ilginç bir yanı da üyelerinin %90'ının Yunan, İtalyan, İspanyol, Yugoslav ve diğer göçmenlerden oluşmasıydı.  

 

Yeşil Yasak Kızıl Sendika

 

Başlangıçta işçilerin arasında da “Yeşil Hareket orta sınıfın mücadelesidir, biz zenginlerin yaşadığı bölgedeki yeşil alanı niye korumaya çalisalim ki?” diye düşünenler olduysa da  “Yeşil Yasak Kızıl Sendika (Green Ban - Red Union) hareketinin çapı günden güne artacak ve toplumun değişik kesimlerinde geniş yankı bulacaktı. Artık kentteki tarihi yapıların yıkılarak  yerine kişiliksiz beton yapıların doldurulduğunu ve yeşil alanların gittikçe azaltıldığını görmek yalnızca bir avuç insanı ilgilendirmeyecekti. Hareket, Sydney’deki Hunters Hill semtinde ağaçlık bir alanın korunmasını başarmış ve işçiler diğer semtlerde yaşayan yurttaşların yaşam kalitesini de konu etmeye başlamışlardı. Bu hareket için savaşan başta kadınlar olmak işçiler ve yurttaşlar da bu mücadeleye çekilmisti. Çünkü yerel yurttaşlar tarihi yapıların korunmasında ve yeşil alanların korunmasında kararlıydılar. Örnegin Kellys Bush’un korunmasında bakmışlar ki iş olacak gibi değil; sendikanın kapısını çalmislar. Hatta işçileri bu amaçla grev yapmaya çagirmislardir. Sendika liderleri ise bu yurttaş toplantılarına katılıp çoğunlugun bu yönde kararlı olduğunu görünce  o doğrultuda karar almak durumundaydılar. Artık duyarlılık “Yeşilcilik orta sınıfın mücadelesidir”  diye algılanmaktan çok ötelere taşinmıştı. Hem de böylece toplumun öteki kesimlerinin desteğiyle “Yaşam kalitesi için temiz çevre” ortak zemininde birleşilmiş oluyordu.

 

NSW’de bu hareketi sürükleyen İnşaat İşçileri Federasyonu’nunun liderlerinden biri, Avustralya’da Yeşil Politika kitabınında düşüncelerini şu şekilde dile getiriyor: “Günümüz toplumunda sendikalar bakış açılarını genişletmek zorundalar ve geniş çapta sosyal, politik ve çevreci etkinliklerin içinde olmalılar. Ücretlerin ve çalisma koşullarının iyileştirilmesi mücadelesi sürmeli, ama daha geniş sorunlar da ele alınmalı. Sendikalar yalnız bu sorunlara müdahale etme hakkına sahip değil, aynı zamanda bu onlar için yerine getirilmesi gereken bir sorumluluk.”  Bu anlayışla 1975 yılından başlayarak NSW’de 42 yeşil alan korunmuş oluyor ve ulusal parkların sayısının hızla artırılması sağlanıyordu. Böylece Yeşil Yasak Hareketi tarihi verilere göre Sydney çevresindeki hem doğal çevrenin korunması hem de insan eliyle şekillendirilen kültürel değerlerin korunmasında önemli rol oynamış. 

 

Endüstriyalist mantığın işçi hareketini ekonomik alanla sınırlandırmaya çalışması olağandır. Ancak Ekolojik düşünceye göre endüstriyalizmin yaşam kalitemizi, kültürel ve doğal değerlerimizi gözardı ettiği yaşanan gerçeklerle açıktır. Gönül isterdi ki yaşamı sınıf savaşimının ötesinde gören sosyal, politik ve çevreci mücadele üçgeninde şekillenen bu Yeşil Yasak Kızıl Sendika hareketi bu günlere büyüyerek taşınsın.

 

Bugün ise yine böylesi bir hareket yaratılmaya çalışılıyor. Belki Melbourne’de yaşayanlar “Kirletilmiş ve mahvedilmiş bir dünyada iş yok” sloganlı sendika afişlerini görmüşlerdir. Her ne kadar Avustralya’da ve diğer bazı ülkelerde sendikalar Yenilenebilir Enerjilere, Anti Uranyum Hareketine ve Etiksel Yatırım konularına kısmen ilgi duyuyorlarsa da günden güne artan doğal felaketler bunun yeterli olmadığını gösteriyor. Çünkü yaşam bir bütün ve özgür fikirlerin ancak sağlıklı bir ortamda yeşereceğini unutmamak gerekir. Jack Mundey’in dediği gibi(*) “Tekellerin ve devlet bürokrasisinin kendi çıkarlarını korumaya yönelik savaşinda işçiler ve çevreciler birleşmelidir.”

 

Emet Değirmenci

 

 

(*)- Mundey J. (1987) Green Politics in Australia sayfa:105 Angus ve Robertson yayını, Londra.

 


Ana Sayfa | Son Sayı | Yazarlar | Dergimiz | Linkler | Avusturalya | İrtibat


Bu sitenin sayfa tasarımı Kalkadoon Design© tarafından yapılmıştır.
Ticari kaygılar güdülmemek şartıyla her türlü bilgi ve materyel,

bilginin paylaşimı bağlamında serbestce kullanılabilir.