TRT
faktörü
1996
yılında Turkish Report Gazetesi
tarafından yapılan bir ankete göre Türkçe konuşan toplum dünyayı
% 38.6 oranında SBS radyosu aracılığıyla izliyordu.
Anket verilerine göre başka hiç bir kaynak (İngilizce ve Türkçe
gazeteler, TV istasyonları, radyolar dahil) bu orana yaklaşamıyor.
Anketin,
yüzde yüz doğru olmasa bile, genel bir durumu yansıttığını
kabul edebiliriz. Avrupa gibi, günlük gazete ve TV yayınlarının
Türkiye ile aynı anda takip edilme şansı bulunmayan
Avustralyadan, kurulan telefon bağlantısıyla profesyonel bir
gazetecinin habercilik ölçülerinde haber aktarması, özel radyoların
bunu kendi adamlarına yaptırdığı
koşullarda SBSi rakipsiz kılıyor.
Öyle
görünüyor ki TRTnin yayına başlamasıyla SBS, düşünüldüğü
gibi bu avantajını kaybetmeyecek. Bunun bir nedeni TRTnin genel
olarak program kalitesindeki düşüklük, bir diğer nedeni de haberler
özelinde resmi haberlerin yoğunluğu. Bürokrat ve bakanların
yapacağız, edeceğiz demeçlerine boğulmuş
haber bültenleri, bir de Fikret Eserden dinleyelim ihtiyacını
ortadan kaldırmayacak gibi görünüyor.
TRT-İNT
Türkiyede izlenen bir kanal değil. Bu kanal, 3 milyon civarında
vatandaşının gurbetçi olarak yurtdışına gönderildiği
ve üzerlerinde etkili olan önceleri sol, sonraları sağ ve dinci
propagandaya karşı devletin kendini savunma kanalı olarak düşünülmüştü.
Bir diğer amaç ise Türki Cumhuriyetlerdeki Türklere, ayrıca bir Türk
propagandası yapmaktı. TRT-İNTin devlet gözünde bu işlevi
devam ediyor. Boş propaganda ve siyasi hamasetten bıkmış önemli
bir gurbetçi kesimi bu kanalı izlemiyor.
Bir
örnek: THKda büyük yoluzluklar oluyor ve yönetim görevden alınıyor.
TRT, Demirelin devleti yıpratmayalım mantığıyla
olayı THKnin tüzüğü iptal edildi diye veriyor.
Avustralyada yaşayan ve bir şeyden haberi olamayan zavallı
bizler, bu haberin TRTde ilk haber olarak verilmesine bir anlam veremiyoruz,
değiştirilirse değiştirilsin, ne var bunda! Ertesi gün
Fikret Eserden gerçeği öğreniyoruz. Meğer bir Kızılay
rezaleti de orada patlak vermiş ve bütün yönetim görevden alınmış.
Fakat
TRT, haberler bağlamında o kadar da boş değil. Doğrusu,
gazete başlıklarının verildiği sabah haberleri de,
SBSe TRTnin attığı bir çalım. Fikret Eseri
dinlerken ben bu olayı dün gazetede (TRT-İNTdeki) görmüştüm
diye düşünüyorsunuz.
Diğer
Türkiye TV kanallarının da Avustralyaya ulaşması çok
uzak bir geleceğin konusu olmayacak anlaşılan. O zaman SBSin
papucunun dama atılması, en çok izlenen dil grubu olma özelliğini
kaybetmesi çok mümkün. Fakat bu durumun, SBSin bugüne kadar yapması
gerektiği halde ayak dirediği, Avustralyaya yönelik yayınlara ağırlık verme
konusunda zorlayıcı bir etken olacağı da kuşku götürmez.
Hele hele 24 saat Türkçe yayın yapmayı hedeflediğini bildiğimiz
SBSin artık başka kaçacak köşesi bulunmuyor. Yerel
programlara ağırlık vermeye eli mahkum olacak. Kendisini böylece
topluma dinletmeyi becerecek mi bilemeyiz, ama uydu yayınlarla gelen
programlardan daha işlevsel olacağı kesin.
Özel
radyoların durumu
Türkiyeli
nüfusun yoğun olarak yaşadığı hiç bir Avrupa şehrinde
toplum, Melbourne kadar Türkçe yayın yapan radyo istasyonuna sahip değil.
Bu oranda büyük olanak bildiğim kadarıyla Sydneyde de yok. SBS dışında
belli gün ve saatlerde Türkçe yayın yapan 8-10 radyo istasyonu var. Bu
radyoların hiçbiri, hatta kimi uzun yıllardan bu yana yayın yapıyor
olmalarına karşın, amatörlük ölçülerini aşabilmiş
değil. Amatör kavramını anlayış olarak değil, yapılan
işe yaklaşım bakımından eleştiri konusu yapıyorum.
Para almadan çalıştığı halde değme
profesyonellere taş çıkartan ne amatörler var, hepimiz biliyoruz.
Bu
radyoların çoğunluğu sağlıklı çalışma
imkanı yaratamamış politik derneklerin aynı yoldan giden,
aynı sorunlarla malul yan kuruluşları olageldiler. Güç ve
etkilerini politikanın kaba propaganda araçları olmakla sınırlandırdılar
ve bu nedenle de top-lumun kendilerine sırt çevirmesine neden oldular. Dünyanın
hiç bir yerinde olmayan bu olanak, şimdi iyice sıradanlaşmış
bir halde gerçek gücünü ortaya çıkaracak programcılarını
bekliyor.
Melbournedeki
özel radyo kanalları Türkçe programcıları, sanırım
teknik ve finans bakımdan önemli bir güçlük yaşamıyorlar. Ama
bu çok önemli avantaj yıllardır ısrarla kullanılmamakta.
Oysa ki bu özel kanalların SBSe göre önemli avantajları da
mevcut. Bir kere devlet memuru olmadıkları için
akmayan-kokmayan konularla kendilerini sınırlamak zorunda değiller.
Son derece özgür bir hareket alanına sahipler. SBS nihayet bir kravatlılar
kanalıdır ve özel kanallar karşısında aslında eli
kolu bağlıdır. Normal koşullarda en az dinlenen istasyon
durumunda olması gereken SBS ki sanırım diğer toplum
dillerinde öyledir, asgari habercilik koşullarına uyduğu için
bizim toplumun favori kanalı durumundadır.
Doğruluğundan
emin olmadığım ama ciddiye aldığım bir olasılık:
Sakın
SBS Türkçe programının en çok dinlenen dil grubu ünvanını
elinde tutmasının sırrı, diğer toplum dillerinde yayın
yapan özel kanalların yayın kalitesi ve içerik bakımından
o dildeki SBS programını fersah fersah geride bırakmalarından
ileri geliyor olmasın! Sakın diğer dillerin dinleyicileri özel
kanallara yönelmişler ve SBSde kendi dillerinden yapılan
kravatlıların programlarını kaderleriyle baş başa
bırakmış olmasınlar! SBS Türkçe Programının bu
ünvanla övünmesinin sebebi, bu başlarıyı başka kanalda
yakalayamamış Türkçe program bulunmaması dolayısıyla
olmasın!
İsmail Kayhan
|